Dua ama nasıl ?

BeBe
3 min readApr 2, 2024

Geçenlerde instagramda bir ayetin dua yorumunu dinlediğimde etkiledi beni. Bir paradigm shift oluştu adeta.

Aslında bilgim dahilinde olan bir ayet ama o yönden düşünmemiştim. Musa’ya (as) peygamberlik geldikten sonra, Firavuna gidip Allah’ı ve dinini tanıtması görevi veriliyor. Musa da haliyle endişeleniyor, korkuyor. Zaten zamanında Firavunun şiddetinden kurtulmak için terketmişti ülkesini. Şimdi ise o kişiye gidip dini anlatması gerekiyor. Kim korkmaz ? Ama görevi yapmamak gibi bir şeyi düşünmüyor bile.

Sadece şöyle dua ediyor: “Rabbim, gönlüme ferahlık ver, ve benim görevimi bana kolaylaştır, ve benim dilimdeki düğümleri çöz ki anlattığım şeyler kolayca anlaşılır olsun ” (Kuran ayeti)

Musa neler istiyor, bakalım:

Bir. Kalbine sıkışma gelmiş stresten belli ki, ve o stresi kaldırmasını, görev zor olsa da rahat ve özgüvenli olmayı istiyor.

İki. Görevi gözüne zor gözükmüş, ki zor bir görev gerçekten, bunu kolayca yapabilmeyi istiyor. Yani “görevi biraz değiştir de kolay olsun” demiyor. Kendini güçlü hissedebilmeyi, daha yetkin olmayı ve zor görevi kolayca yapabilmeyi istiyor. Bir şeyi kolayca yapabilmek aslında gelişmiş olmayı gerektirir. Bir lise öğrencisinin ödevi ona çok zor gelirken bir universite ogrencisine aynı ödev kolay gelecektir, çünkü o artık daha yetkin, daha gelişmiş bir insandır.

Üç. Etkili konuşabilme kabiliyeti, hitabet gücü istiyor Rabbinden. Hem can alıcı konuşmak, hem net ve anlaşılabilir konuşmak istiyor.

Burada dikkat çeken nokta şu ki bu duaların hepsi kendinde değişiklik üzerine dualar. Şunu demiyor Musa; “Rabbim Firavunu kahret, bu görevi biraz azalt, ya da Firavunu güçsüz kıl” gibi dualar etmiyor. Verilen görevi değiştirmesini talep etmiyor.

Karşısına çıkan durumlara, verilen göreve karşı kendi kişiliğinde gelişimler istiyor Rabbinden.

Biz bugun “Rabbim israili kahret, yok et” diyoruz.

Rabbimiz onu saniye içinde kahreder ama bizim elimize ne geçecek ? Biz yine aynı güçsüz, vizyonsuz, darmadağınık bir ümmetin elemanları olmaya devam edeceğiz değil mi?

İsrail kahrolunca, biz, birleşmiş ve güçlü bir ümmet olacak mıyız? Vizyonumuz gelişecek mi? Muhtemelen hayır.

Aynı zulüm bize de dayanmadan kendimizde acilen değişiklikler yapmalı ve bu konuda Allahtan yardım istemeliyiz. Gelişmemiz gerektiğini farketmeli ve gelişmemizi kolaylaştırması için dua etmeliyiz. Sahip olmamız gereken kişilik özelliklerini elde etmemiz gerekiyor. Çok çalışmak, ilim — bilim öğrenmek / öğretmek, bilim üretmek, edinilen bilim ile teknolojik çalışmalar yapmak, en etkili şekilde ticaret yapmak, tüm müslümanları kardeş bilmek, birlik olmak, cömert olmak, yalan söylememek, Kuranı çok okumak, çok iyi anlamak ve uygulamak. Kuranı dünya hayatımıza uygulamak. Liste uzar. Uzatalım listeyi. Hangi alan yok ki müslümanların daha çoook gelişmeye ihtiyaçları olduğu.

Rabbim israili başımıza tasallut etti ki biz bir kendimize gelelim, eksik taraflarımızı tamamlayalım. Gerekeni yapan müslümanlar olalım.

İsrail ne zaman kahrolur? Biz, en azından müslümanların çoğunluğu, bu kemalata eriştiği zaman.

Ayette şöyle diyordu Rabbimiz: “Siz kendi durumunuzu değiştirmeden Rabbiniz de sizin durumunuzu değiştirmez.” (Bu meale yakındı, tekrar bakıp doğrusunu tam yazayım.)

Görevler, task’ler, imtihanlar insanın karşısına çıkar, çünkü gelişmesi gereken yönlerimiz vardır. İçerde bir potansiyel var, rabbimizin doğarken kişiliğimize kodladığı. Biz geliştiçe bu potansiyel enerji açığa çıkacak. Rahat durdugumuz yerde çıkmaz ki. Bilgisayar oyunları da oyle değil mi? Oyunda geliştikçe ilerledikçe zorluk artar, engeller artar. Bunları aştıkça aldığın haz da artar.

Hayatımın önüme çıkardığı zorluklara karşı kendi gelişimin için dua edeceğim bundan sonra.

Bunu dün akşam denedim ve çok ilginç bir şekilde etkisini gördüm. Biraz da komik bir durum oldu :)

Şöyle ki, ramazanın başından beri davulcu ile başım dertte. Saat 3'te beni uyandırıyor. İmsak saat beşte! Benim alarmın çalmasına var daha bir buçuk saat. Uyku saatim de çok önemli çünkü sahurdan sonra yatmadan direkt işe gideceğim. Neler yaptım neler, evin başka odalarında yatmaya başladım. Belediyeye şikayet ettim. Hiç birinden sonuç alamadım. Benim sinirler gergin.

Ben de en son artık, önceki gece yatarken dua ettim “Rabbim, çaresiz kaldım, bu gece davulcu geçmesin, ben de deliksiz uyuyayım.” Saat üçte yine uyandırdı tabiki davulcu. E şimdi ne diyeyim duam kabul olmadı mi diyeyim? Duamda yanlış olan neydi?

Bunun üzerine sonraki gece yatarken duamı biraz değiştirdim. “Rabbim, sen bana oyle güzel ve derin bir uyku ver ki ben davulcunun sesine uyanmayayım”. Tam alarm sesimle uyandım, uykumu almış bir şekilde. Duam aklıma geldi. Gülümsedim. Dedim belki de geçmedi bu akşam. Ama az sonra yemekte ev ahalisi davulcunun saat 3'te nasıl uyandırdıgını ve bir daha uyuyamadıklarını anlatıyordu. Ben gerçekten deliksiz uyumuştum :)

Kendi gözümle görmüş oldum, duanın daha doğrusunun olabileceğini.

Rabbim, doğru duaları ilham etsin.

İsraile lanletler yağdırırken şöyle de bir dua etsek mi;

“Rabbim, biz müslümanları birlik olabilecek basirete sahip eyle. Bizi öyle güçlü bir ümmet yap ki, israil gibi ülkelerin bu zulmune bırak sessiz kalmayı, bize yan gözle bakmayı akıllarından bile geçiremesinler.

Rabbim, müslümanları, ekonomik, teknolojik, bilimsel alanların hepsinde ilim sahibi ve güçlü kıl. Tek ümmet olmayı nasib et.”

Bu duanın daha devamı nasıl olabilir?

Bizde bir değişklik olması gerekiyor ama ne? Hangi dille hangi kelimelerle isteriz?

--

--